Sevgili Anneler. Biliyorum pek çoğunuzun aklından geçen, en az bir kere dillendirdiğiniz bu durumun nedenini merak ediyorsunuz. Çocuklar onlara alınan oyuncaklarla neden oynamazlar? “ Benimki böyle oyuncaklara hiç bakmıyor.” ,” Benim kızım aşırı hareketli mümkün değil masa başında otursun da yapsın.”, “ İşte benim oğlum bunu yapmıyor. Birlikte oynayalım dediğimde oyuncağın parçalarını bana fırlatıyor.” Tanıdık değil mi? Acaba neyi yanlış yapıyoruz?
“Eğitici oyuncakları çok göz önünde tutmayın. Oynayacağınız zaman çıkarın ve oyuncağı tanıtıp, nasıl oynanacağını gösterip ona da oynamak için teklifte bulunun. Çocuk sıkılırsa hemen ortadan kaldırın ve ihtiyaçlarının karşılandığı (tokluk, altının temiz olması, uykusunu almış olması vb.) başka bir zaman tekrar sunun. İşiniz bitince de oyuncağı kaldırın. “ diye oldukça didaktik bir tavsiye duydum geçenlerde. Bir kere eğitici oyuncak nedir? Bir oyuncağın eğitici olduğuna nasıl karar veririz? Peki bir oyuncak eğitici değilse nedir?
“Eğitici oyuncaklar, çocuklara erken yaşta kazandırılmak istenilen kavramları (eşleştirme, farklı olanı bulma, parçaları birleştirme, gruplama, sıralama, ilişki kurma v.b.) hem eğlendirici, hem de eğitici yöntemlerle çocuğa öğretmeye yardımcı olan oyuncaklardır. “ kitabi bilgisi şöyle dursun. Bir bebek eğitici değil midir yani? Sırf üzerinde düğmeleri yok diye, sırf eşleştirme vb. yaptırmıyor diye bir oyuncağa eğitici değil denilebilir mi? Bence oyuncağı eğitici hale getirebilmek bizim elimizde. Oyuncak bir bebekle sadece bebek bakımı ile ilgili oynayabileceğimiz gibi bu bebeği yüzün bölümlerini öğretmek için de pekala kullanabiliriz değil mi? O halde işin sırrı eğitici oyuncakta değil bir kere.
Tüm oyuncakların ya da oyunların eğitici-öğretici bir tarafı olması gerekmez. Ama alınan bir oyuncağın çok yönlü olması değilse bile ona farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilmek önemlidir. Bazen oyuncak sadece oyuncaktır. Oyun da sadece oyun. Yani her oyunda çocuğa birşeyler öğretmeye çalışmak, çocuğumuzun her oyununa müdahil olmak sıklıkla büyük resmi kaçırmamıza neden olabilir. Eğlenmek. Oyunun doğal amacı budur. Eğiticilik, öğreticilik vb. yan amaçlar ana amaç olmaya görsün. Annelerin gözünü bir anda hırs bürüyüverir. Bu hırs size kıyaslamayı getirir. “Ayşe’nin kızı hiç kalkmadan oynuyormuş.”, “ Nil bugün bir puzzle yaptı aklın hayalin durur.” vb. çocuk yetiştirirkenki en en en büyük düşmanlarımızdan biri şaha kalkar ve bu noktadan sonra durdurulması çok zordur. Çocuğun oynayası varsa da oynamak istemez. Çünkü sözel olarak söylenmese bile baskı ve beklentiyi hisseder. Oysa ki o sadece oynayacaktı. Oynamaktan keyif alacaktı. Öğrenmek ya da nasıl oynanacağının öğretilmesi en son hedefiydi belki de.
Peki yeni bir oyuncağı nasıl sunalım da bari 2 dakika oynasın değil mi ama? Şimdi bir oyuncak alınca “Bak bu böyle oynanır.” diye göstermek çocuğun yaratıcılığına ket vurabilir. Bizler gibi köşeli, sınırları olan varlıklar değiller onlar. Biz bir oyuncağı gördüğümüzde elbette biliriz nasıl oynanacağını ama çocuk için yepyeni bir keşif sürecidir. Dolayısıyla oyuncağın gerçek kullanım amacını ilk başta göstermeyi doğru bulmuyorum. Bir oyuncak aldığımda başta çok heyecanlı gibi davranarak (ki çoğu zaman rol yapmıyorumJ) “Bu nasıl birşeymiş? Acaba nasıl oynanıyor? Çok merak ediyorum.” gibi ilgisini çekmeye çalışıyorum. Öncelikle onun keşfetmesini bekliyorum ve böyle yaparak çok farklı şeyler, aklımıza gelmeyecek kullanım şekilleri görebiliriz. Henüz aktifleşmemiş bir alana aşırı uyarı yapmak en az hiç uyarı vermemek kadar örseleyici ama bu dediğim şekilde yaparak oyuncağa farklı anlamlar yüklenebilir farklı yaşa göre kullanımı olabilir. Bu şu demek: Örneğin elimizde bir şekil kübü var. “Bak bebeğim. Böyle atacaksın. Buradan atacaksın. Baak böyle. ” demediğimiz sürece en başta bu oyuncağın ortada olmasının hiçbir zararı olmaz aksine bebek “Bu neymiş yahu bir bakayım. “der gelip gidip gördükçe öğretmek istediğimiz şeyi doğal yolla keşfederek öğrenebilir. Öte yandan 8-9 aylık bir bebeğe yapamayacağı bir şeyi de yaptırmaya zorlamamış oluruz ama gözünün önünde olması hazır olduğunda treni kaçırmamamıza yardımcı olur. Elbette tren kaçmaz aslında. Her çocuk 10. Ayda yapmaz tabii ki şekil kübünü ama literatüre bu ay olarak girmiştir. Diğer taraftan bir şekil kübünüz olduğunda- ki bence her çocuğun olmalı- doğal olarak çocuğun ilk şekilleri içine doldur boşalt yaptığını görürüz. Şekli yerine takmak ya da bir kare şeklin neden üçgen boşluktan geçmiyor ki? denemesini yapmak sonranın işidir. Çocuğumuz oyuncağa biraz aşina olunca Böyle de deneyebiliriz.” deyip “Buraya atabiliriz. Böyle de oynayabiliriz.” diye gerçek kullanım amacını teklif edebiliriz. Eğer halen çözememişse. Tam da bu çocuğunuzun sinir yaptığı ve oyuncağı size fırlatmak üzere olduğunu düşündündüğünüz yerde olabilir mesela. Ama başaramıyor olması ne kadar önemli değilmiş gibi davranırsak başarması durumunda çok büyük mutlulukla karşılamamak da gerekir. Özetle eğitici oyuncağı zeka belirleyicisi muamelesi yapmamak, herhangi bir oyuncak gibi normalleştirebilmektir aslolan.
Son olarak Montessori’deki her oyuncak ortada olmasın yemek malzemeleri ile örnek veriyorum legolar birbirinden ayrılsın felsefesini de uygun bulmuyorum. Bu nedenle evimde bir oyuncak sepeti var. Eğiticisi, normali (nasıl oluyorsa) birçok şey bir arada duruyor. Çünkü belki de o lego tencerenin içindeki yemek olacak ama “Yok lego, lego gibi oynanır.”lar da aynı şekilde yaratıcılığı baltalar. Bu süreç böyle yazarak çok uzun gibi gözükse de bir çocuğun oyuncağı keşfetmesi/ettirmemiz bu kadar uzun sürmez. Ve o oyuncak esas kullanım amacının kavranmasından sonra bambaşka şeylere dönüşmeye devam eder. Şekil kübü bir sepete dönüşebilir. İçindeki şekiller bebeklerine tabak olabilir ya da kepçesinin taşıyacağı yükler olabilir. Kim bilir? Çocuklarınızın oyunlarının aranan seyircileri olmanız dileğiyle. Keyifli oyunlar.
Resmen aydınlanma yaşadım, süper bir yazı!
BeğenBeğen
Keşke yıllar önce denk gelseydim böyle bir yazıya, neyse ki kardeşim için tam zamanı 😊
BeğenBeğen