3 YAŞ SENDROMUNDAN BİLDİRİYORUM: BURALAR ÇOK SOĞUK, GELMEYİN.

Elinizde 2,5-4 yaş aralığında, nerelere sığdıracağınızı bilemediğiniz, davranışlarına anlam veremediğiniz, bitse de gitsek dediğiniz, 2 yaş sendromu da bitmişti diye düşündüğünüz bir çocuk varsa muhtemelen 3 yaş sendromunun tam kalbindesiniz demektir. Aslında çocuklardaki bu büyüme sancısına sendrom demek doğru mu? Çok emin değilim. Yine de kullanımı yaygın olduğu için ben de sendrom olarak bahsedeceğim. Temelde bana bir çeşit atak gibi geliyor. Çünkü ataktan çıkmayı başaran çocuk mutlaka yeni soru ve becerilerle geliyor.

Bunu söylemek istemezdim ama gelen gideni fena aratıyor. Her ne kadar 2 yaş sendromunun bir uzantısı gibi gözükse de 2 yaş sendorumu oldukça naif kalıyor diyebiliriz. 2 yaşın en belirgin özelliği “hayır” kelimesidir. Bebekle anne arasındaki ilk çatışmaların başlangıcı sayılan bu dönemde her şey bir savaş haline gelmeye başlar. 3 yaşında yanına “Neden?” eklenir.  Dünyayı anlamlandırmaya çalıştığı, her şeyi kategorize edeceği bir yaştadır. Günde milyon defa neden? diye sorar. Ceviz neden ceviz?i sorgulayan çocuk duydu bu kulaklar.  Aslında çocuk bunu sorun çıkarmak için değil bağımsızlığını geliştirmenin yollarını aradığı,birey olma yolunda adımlar attığı ve keşfetme arzusuyla yanıp tutuştuğu için yapmaktadır. O nedenle sonu gelmeyen neden? lere bir an önce alışmanızı tavsiye ederim. Çünkü bitmiyor.

Her şeyi ama her şeyi kendileri yapmak isterler. Ee ne farkı var 2 yaştan? diyeceksiniz. 2 yaş naif kalıyor diyorum ya. 2 yaşında bir şey için diretir ama çocuk aslında tam da yapamayacağının farkında mıdır? Ne çocuk ne bebektir filan deriz ya. Ona istinaden söylüyorum.  Direnç daha az olabilir. Çok da garantisi yok.  Ama 3 yaş öyle mi? Değil. Zaferine ulaşmak için türlü çeşitli yol dener. Ama aslında çok basit bir şeye ihtiyaç duyuyordur. Seçenek sunulmasına. Bu ona kontrolün kendisinde olduğu izlenimini verir. Karşınızda kendi kararını vermek isteyen bir birey var. Üstelik bu birey 2 yaşında değil artık. Seçeneklerin anlamını daha iyi anlayabilir. 2 yaşta da öneriyoruz. İşte elma mı yemek istersin armut mu? Çoğu zaman boş gözlerle bakar sana. Ardından da ağlar. Hiç elma ya da armut çikolatanın yerine geçer mi Allah aşkına? Geçmez. Akıllı olacaksın. `Çocuğun dikkatini başka bir yöne çekin.` Kim söylemişse bu sözü kocaman bir nesli yaktı. Daha da devam ediyor. Bardaktaki suyu dökmek isteyen çocuğun dikkatini ‘Aa! Bak uçak geçiyor. Gel cama bakalım.’ diyerek mi dağıtacaksın gerçekten? Olay bu değil. Olay çocuk bir şey yapıyorsa bir ihtiyaçtan yapıyordur`u anlamak ve o ihtiyacın ne olduğunu bulup alternatif üretmek. Her şeyine evet deyin  demiyorum. Diyemem de. Yetişmek mümkün değil. Ama o istediği şey de bile aslında dillendirilmeyen bir ihtiyaç söz konusu olabilir. Çoğunlukla da vardır zaten. Şimdi diyeceksiniz ki? E konuşuyor. Her şeyi anlatıyor. Anlatıyor tabii ki ama sen anlıyor musun bakalım? Bir söz vardır ne kadar anlatırsan anlat karşındakinin anladığı kadar anlatırsın. Ne kadar doğru. O anlatıyor ama davranışlarıyla. İletişim her zaman konuşarak olmaz. Çoğunlukla konuşarak olmaz zaten. Çocuklar ağladıkları zaman neden ağlıyorsun sorusunda ciddi afallıyorlar. Çünkü onlar neden ağladıklarının çok açık olduğuna inanıyorlar. Yani demem o ki  çocuğun aslında sana sinyalleri veriyor. Ama sen ya her zaman  anlamıyorsun ya da anlayacak kadar dinlemiyorsun.

Kural koymak zordur. Çocuğa kural koymak zor bir iş gerçekten. Çünkü doğru kural koyabilmek meziyet ister. Doğrusunu yapamazsan ne olur? Tabiri caiz ise eline yüzüne bulaştırırsın. Temizlemesi çok uzun sürer. Ortalık batar. Nedir doğru kural koymak? Nasıl olur? Bir kere seninde 850 tane kuralın olsa o sokulduğun biçimsiz ama seni tutsak eden şeyi delmek istersin. Hele 3 yaşındaysan bunu yapmak için güçlü bir istek duyarsın içinde. Sadece 2 kere düşünmek yetiyor biliyor musun? Bir kural koyarken iki kere düşün. Düşün ki sen o kuralı kimin için koyuyorsun? Çocuğun için mi? Kendin için mi? Elalem ne der diye mi? Tabii ki gerçekten çocuk için konulan kuralların çok az olduğunu bugün biliyoruz.  Önemli olan sorunu belirlemek. Yani sorun hayır diyememek, sınır koyamamak mı yoksa aksine fazla hayır demek ve kural koymak mı? Çocuğa koyduğumuz kurallar onun gelişimini ve keşfetme arzusunu engellediği noktada bir sorun var demektir. Sınır koyamamak da işin diğer tarafındaki sorun zaten.  Çünkü çocuklar için asıl belirsizlik kafa karışıklığı yaratan. Demem o ki insanın sınırlı sayıda hayırı olacak. Öncesinde hayırları rasgele kullanırsak gerçekten ihtiyaç duyduğumuzda karşımızda bir muhattap bulamayabiliriz.

Kazanamayacağın savaşa girme! Bak ne kadar basit bir kural. İşte kural dediğin böyle olur. Çocuk hukukunda bir ilke vardır. Çocukla alakalı bir karar verilecekse onun yüksek yararına yani onun için olabilecek maksimum refaha ulaşması için çalışılır. Bu da o hesap annenin yüksek yararına bir kural. Gereksiz çabalara, kendini yıpratmana değmez. İnatlaşmak daha da güçlü bir şekilde o yanlışı beslemektir. İnat senin en kötü düşmanlarındandır sevgili anne. Bir kere kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilsin. Kimin patron olduğunu göstermeye çalışma ne olur. Patron filan değilsin. Annesi olduğunu ve şimdilik onun için en iyisini seçeceğini bilsin yeter. Bu süper kahramanlık niye? Hayır değilsin de. Bir garip annesin sen. Süreci mükemmel yönetmek zorunda değilsin. Yani inatlaşma. Sen seçeneğini sundun diyelim. Kararlı ve tutarlı tavrınla sınırlarını da çizdin mi? Çizdin. Şimdi onlar düşünsün.

Tabii ki kural koymanın da bir adabı var. Tabii ki hiçbir şey bu kadar kolay olmayacaktı. Neden olsun ki? Şimdi kural koyarken dikkat etmemiz gereken birkaç önemli ayrıntı var. Öncelikle kurallar bir kaç cümleyle hatta kelimeyle ifade edilebilecek kadar basit olmalı, çocuğa yapılmasını istemediği şeyleri belirtmekle beraber yapılması istenenleri de açıklamalıdır. Bu noktada ağzınızdan çıkacak kelimeleri iyi seçin ki sonrasında sıkıntı yaşamayın. Örneğin “ Duvarlar boyanmaz.” Tamam. İlk bakışta güzel bir kural gibi gözüküyor. Ama oldukça kuru sıkı bir mesaj. Çünkü biliyorum ki sen duvar derken. Aslında kağıt dışında bir yer boyanmaz demek istiyordun ama belki de o anda ya da önceden vukuat duvarda olduğu için duvarlar diye genelleyiverdin. Peki çocuk geneller mi? Geneller tabii ki ama senin tam aksi yönünde. Önce listeyi şöyle bir gözden geçirir. ‘Burada duvarlar diyor. Halı demiyor ki. Ya da masa da dememiş.  O zaman bakalım koltuklar da boyanabiliyor mu?’ dener. Onlar hep dener. Senin her gün gördüğün bir şey onun için yeni olabilir.  O farklı yorumlayabilir. Ama burada koltuğun boyanmasına verdiğin aşırı tepkiyi de anlayamaz. Çünkü listede yoktur ve sen onun gözünde haksız yere kızmışsındır. Bir sonraki olay bu kadar sessiz sedasız geçmeyebilir. Aksine gümbür gümbür gelebilir. 3 yaş çocuğundan bahsediyoruz burada.

Tutarsızım. Tutarsızsın. Tutarsız. Bu tutarsızlık illeti bir kere haneye girmeye görsün, virüs gibi yayılırlar. Çünkü çocuklar bizlerin aynasıdırlar. Bugün bir kere tutarsız davrandım ne olacak canım dersin. Ama yarın o tutarsızlığı aynanın karşısındaymış gibi izlersin. Esasında hep söylüyorum. Tutarlı olmak daha kolaydır. Belli durumlara hayır dersin. Belli durumlara karışmazsın. Ama sistemi iyi kurmak şartıyla. Çünkü zaten gün içindeki duygu durumun yeterince çatışma yaratabilir. Bir de sistemi doğru kurmazsan sen, bugün evet dediğine yarın hayır diyen birine, bunun neticesinde de evladın sözünü hiç dinletemediğin birine dönüşebilir. Ama bu lafımdan sakın ha tükürdüğünü yalama misali bir anlam çıkmasın. İnsanoğlu sürekli değişir, gelişir. Bugün hayır dediğin bir şeyin yarın çok da gereksiz yere hayır dediğini keşfetmen an meselesi olabilir. İsteğimiz sınırlı sayıda ve nokta atışı hayır olduğu için,  yalnızca çocuğunu düşünmediğin her hayır değişsin zaten. İstediğini yaptırmak için ağlıyor diyelim. Orada senin ne zaman pes edeceğini görmeye çalışıyor. Muhtemelen gittikçe ses düzeyi artan bir ağlamaya dönüşecek. Ne demişler. Ağlamayana meme yok. Ama sen direnip direnip en sonunda tamam sen kazandın. Al istediğini yeter ki ağlama dersen. Yenildin. Halbuki tutarlı bir anne ne yapar? Fiziksel olarak onun yanında durur ve sakinleşmesini bekler. Hatta hiç tepki vermemeyi başarabilirsen seyircisiz oyun bitmeye mahkumdur.

En önemli şeylerden biri ise koşulsuz sevmek. Yani “şunu yapmazsan seni severim”, “bunu yaparsan giderim.” , “yemeğini yemezsen anne çok üzülür.” Gibi tehdit, şantaj, şart bildiren cümleler çocuk üzerine olumsuz etki yaratır. İstediğimiz gibi davranmazsa bizi kaybedeceğini düşünmek çocuğu ya düşünmeden itaat eden biri haline getirebilir. Ya da tam tersi tepki duyup, her şeye itiraz eden birine de dönüştürebilir. Doğru olan davranışı kabul etmek kolaydır değil mi? Ama biz bunu her zaman çocuklarımıza yansıtıyor muyuz? Çoğunlukla öylesine yanlış davranışla boğuşuyoruz ki asıl işimize yarayacak doğru davranışı pekiştirmeyi unutuyoruz. Çocuklar olumlu ya da olumsuz olmasına dikkat etmeksizin genellikle dikkati çeken davranışı tekrarlar. Başarı burada kendini gösterir. Yanlış davranışın ona bir şey kazandırmadığını düşünmesini sağlamak. Bu da doğru davranışın ne kadar iyi prim yaptığına bakar.

Son olarak bağımsızlığını destekleyin. Çünkü sabırsızlığınızı anlayan çocuk işleri daha da ağırdan almaya başlayacaktır. Bir an önce kendi kendini kurtarsın ki aranızdaki çatışmalar azalsın. En basitinden montunu giyme ya da kendi ayakkabısını giyme davranışı gibi yapabileceği her konuda destekleyin. Evet ilk günler çoook uzun sürebilir ama fırsat verdikçe daha hızlı yaptığını görecek ve kendisiyle gurur duymasını sağlayacaksınız. O bunların sarhoşluğunu yaşarken siz de keyfinize bakacaksınız.

Herkesin yaşadığı kendine. Her yaşın getirdiği de kendine. Bugün 3 yaşla mücadele ediyoruz 4 yaşında sendromu var mı acaba? Olmaz mı? Heyecanla bekliyoruz. Yeni sürüm çıkar çıkmaz indirip güncelleyin.

Sevgiler.

img_0986  cocuk-gelisimi

 

Değerli yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s