OKULA ALIŞMA/ ALIŞTIRMA (BAŞLARKEN)

Hazır 2018-2019 eğitim dönemi de başlamak üzereyken geçen sene yazmaya fırsat bulamadığım Çocuklarımızı anaokula/ kreşe vb. nasıl alıştıracağız? sorusuna yanıt vermek için bilgisayarımın karşına geçtim.  Okula alışma/ alıştırma sürecini kendi hikayemiz üzerinden anlatmaya çalışacağım. Biz bu deneyimi ilk olarak yurtdışında yaşadığımız için elbette Türkiye’dekinden farklı şeylere de değinmiş olacağım.

Geçen sene itibariyle İngiltere’ye taşındık. Bir çocuğun dili öğrenebileceği en hızlı yer olan okula bir an önce Ela’nın başlamasını istedim. Her ne kadar yeni bir ülke, yeni bir dil, her şey ama her şey çok taze de olsa okula olabilecek en kısa zamanda başlaması ilk hedefim oldu. Nitekim evimizi tuttuktan sonra yaptığımız ilk iş Ela’yı bir kreşe yazdırmak oldu.

Ben Türkiye’de kreşte müdürlük yaptığım dönemden konuya oldukça aşina idim ama gelin görün ki İngiltere’de ilk günler üzerimde bir filin ağırlığını hissetmedim değil.  Mevcut bilgilerim ve annelik iç güdülerimle okul taban tabana zıt idi. Şimdi Türkiye’de olsak bu okul bana uymadı, başkasını araştırayım falan diye düşünebiliriz- ki sık okul değişikliği de çok istediğimiz bir şey değildir.- Ama İngiltere’de her kurum üç aşağı beş yukarı zaten aynı. Hal böyle olunca nereye gidersem gideyim aynı tepkilerle karşılaşacağım deyip yolumuza aynı okulla devam ettik.

Hemen burada bir parantez açarak Türkiye’de yapılagelen  bir hatadan bahsedeyim. Elbette çocuğumuzu ilk gördüğümüz kreşe yazdırmak yerine haklı olarak birden fazla kurumla görüşüyoruz ki hangisi bize daha çok uyar ise onunla bir yola başlayalım. Fakat burada yapılan şey okulları çocukla birlikte gezmek oluyor. Elbette çocuk da okulunu görecek ve o okula karşı güzel şeyler besleyecek, ısınacak vs. ama çok fazla kreş de çocuk da kafa karışıklığı yaratacaktır. Bir diğer olası hata ise, çocuğun gideceği okulu ona sormak, onun seçmesini sağlamak. Tabii ki çocuğumuzun fikirlerine saygı duymamız, onun gideceği okula da kendisinin karar vermesi muhteşem bir şey ama çocuk sizin gözünüzle okula bakmaz ve genellikle kurum içerisindeki bir oyuncak dikkatini çeker ve okulu değil aslında oyuncağı seçer. Tam yeri gelmişken kreşlerde gezmeye gelen çocuklar bir eğitimci eşliğinde ‘oyun odası’ adı verilen bir yere alınır ve burada kurumun en göz alıcı oyuncakları vardır. Dolayısıyla çocuğunuzun gitmesi muhtemel okulları önce kendiniz gezmeniz ve sonrasında seçenekleri ikiye indirdiğiniz vakit evladınızla birlikte bu kurumları gezmeniz tavsiyemdir. Burada çocuk hangi kreşi seçerse seçsin sizin onayladığınız bir yer olacağı için gönül rahatlığıyla tercihi ona bırakabilirsiniz.

Türkiye’deki oryantasyon süreci burada pek yok diyebiliriz. İlk gün anne ile çocuk beraber gelsin dediler. Gittik. Ben Ela’yı anlattım, onlar not aldılar. Bu aslında bizdeki gelişim değerlendirmesine benzer bir formun doldurulması idi.
Ela’nın yaş grubundaki çocuklardan ne beklenir ve Ela bu beklentinin neresinde yer alıyor tadında. Böyle geçen bir saatin ardından bizi birlikte eve yolladılar. İkinci gün Ela’yı bırakıp gitmemi istediler. Annenin çocukla beraber kalması falan mümkün değil, bırakın onu tam gün bırakılması talep ediliyor daha ilk günden. Asla mümkün olmayacak bir şey istediler benden. Bunu kendi yöntemlerimde çözeceğim dedim. Ama müsade etmediler. Yine de madem içeri giremiyorum o zaman ben de kendi oryantasyonumu kendim düzenlerim dedim ve Ela’yı oldukça erken aldım. Her ne kadar hoş karşılanmadığını bilsem de kendi doğru bildiğimden uzaklaşmadım. Ben çocuğumu tanıyorum. Hele de dilini bile bilmediğiniz ‘yabancıların’ arasına bir anda bırakılmak nasıl bir travmaya sebep olabilirdi bilemiyorum. Böyle böyle her gün biraz daha geç alarak Ela’yı bir haftanın sonunda kreşe tam adaptasyonlu olarak bırakabilmiş oldum. Eğer bu bir haftanın sonunda alışmasaydı alışana kadar böyle devam ederdim sanırım. Bu süreçte de onu hep erken aldığımı, ve ne zaman alacağımı söyledim. Öğlen yemeğinden önce, çocuklar yatmadan önce, snack timedan önce gibi ve tam dediğim saatte de aldım.

Hiç mi ağlamadı? Öyle bir dünya var mı? Çok büyük konuşmayım elbette var ama büyük, çok büyük bir çoğunluk anneden ayrılmada sorun yaşar. O an kendisi için çok yeni ve yabancı olan bir ortama tepki göstermesi son derece doğal ve olağan bir olay. Bir kere her çocuk ilk etapta terkedildiğini ve anne babasının bir daha dönmeyeceğini düşünüyor. Eğer çevresinde abla, ağabey, kuzen vb. okula giden bir tanıdığı var ise o zaman işler bir miktar daha kolay olabilir ama yine de hiç bir şeyin garantisi yok. Ne zaman ki anne babanın çocuğu okula bırakması ve alması bir rutin halini alıyor o zaman çocuk güveniyor. Bu süreçte çocukla bol bol konuşmak, olacak, olabilecek şeylerin belki de defalarca üzerinden geçmek çok çok önemli. Şu kafaya çok katılamıyorum. ‘ herkes gidiyor sen de gideceksin.’yani evet herkes okula gidiyor, o da mecbur gidecek ama bunu çocuğa söylemenin yarardan çok zararı var bence. Burada okulun bir mecburiyet değil keyifle de gidilebilecek bir yer olduğunun vurgulanması gerekiyor. Bizim en büyük hatalarımızdan biri de bu. Burada okula gitmek çocuk için müthiş bir şey. ‘ben okula gitmek istemiyorum’ falan çok duyulabilecek bir şey olmadığı gibi güle oynaya giden, eve dönme saati gelince üzülen çocuklar var. İlkokul dahil. Bu nedenle okulun her zaman eğlenceli olabileceği vurgusu üzerinden gitmekte fayda görüyorum.

‘Benim çocuğum zaten çok sosyal, bıraksam kreşten gelmek istemez muhtemelen. ‘cümlesi ne kadar iddialıysa ‘ Benim çocuğum çok çekingen, bana çok bağlı, okula alıştırmakta çok sorun yaşayacağız gibi geliyor.’ cümlesi de o kadar peşin hükümlü. Bir çocuğun okula alışmasında bu iki uçtan birinde olması  müthiş bir fark yaratmayabilir. En sevgi kelebeği, sosyal, dışa dönük vs. tanımlanabilecek çocukların okula alışmakta ne kadar büyük sıkıntı çekebildiklerine defalarca şahit oldum. Tam tersi cümleleri kuran anne babaların çocuklarının da aynı şekilde çok hızlı bir adaptasyon sürecinden geçerek alışabildiklerini gördüm. Söz konusu çocuğunuz olduğunda bence hiç bir şeyden o kadar emin olmayın. Ha bu süreç ne zaman uzar? Çocuğunun kendisine çok bağlı olduğunu söyleyen anne çocuğunun ona olan bağımlılığından daha bağımlıysa süreç uzar. Çünkü orada ikna edilip alıştırılacak olan kişi çocuk değil annedir ve bir kurum için veli her zaman çocuktan daha büyük problem çıkarma potansiyeline sahiptir.

Burada 4 yaşında başlanan Reception/ Foundation adı verilen Türkiye’deki anaokulu’na biraz benzetebileceğimiz bir eğitim dönemi var. Bu döneme gelindiğinde genellikle ebeveyn’e bir ‘ Reception’a başlayacak çocukta olması gereken özellikler’ gibi ‘ Okula Hazırım’ kağıdı veriliyor. Bu kağıtta çocuğunuzun dil becerilerinden, öz bakımına, bilişsel ve duygusal gelişiminden beklenenlere, küçük ve büyük kas motor gelişime kadar bu yaş çocuğundan beklentiler yer alıyor. Anaokulu ya da kreş çağına gelmiş bir çocuğun belirli becerileri kendi kendine yapabiliyor olması gerekiyor. Aslına bakarsanız benzer bir şeyin Türkiye’de de adı konulmasa da var olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaşına kadar ebeveyn çocuk yerine düşünmüş, her şeyi onun yerine yapmış ise kreşe/ anaokuluna alıştırmak sandığınızdan zor olabilir. Çünkü çocuk yine alıştığı düzenin devam edeceği beklentisini taşıyabilir ve beklentilerinin gerçekleşmediği nokta da hayal kırıklığı yaşayabilir. Kendi kendine yemeğini yiyemeyen, tuvalet ihtiyacı için pantolon ve iç çamaşırını kendi çıkaramayan ( ki burada temizliğini dahi kendisinin yapması bekleniyor, çocuklara bu anlamda kimse dokunmuyor) ,dişini fırçalayamayan, herhangi bir zorluk karşında basit de olsa çözüm üretemeyen, sebep- sonuç ilişkisi kurmakta zorlanan, isteklerini sadece ağlayarak ifade eden, en önemlisi evde tek olup öyle bir ilgiyi kreşte göremeyen çocuklarda bu sorunu yaşama olasılığımız daha yüksektir. Bu nedenle çocuklarımıza yaşına uygun sorumluluklar vermek ve daha da önemlisi kendisinin yapabildiği hiç bir şeyi onun yerine yapmamak kreşe hazırlanma konusundaki ilk adımınız olabilir.

Bir diğer olası zorluk ise kreşe başlanmasını takiben ikinci hafta gibi yaşanabilir. Bu zamana kadar sorun çıkarmayan çocuğunuz birden okula gitmek istemediğini belirtebilir. Çünkü çocuk durumun ciddiyetini ve bu yeni duruma uyum sağlaması gerektiğini farketmiştir. Kaygı yaşamaya başlayıp, direnç göstermesi normaldir.  Kararlı tutumunuz sayesinde evden ayrılıp yeni bir yere adapte olması da kolaylaşacaktır.

Okula alışma/ alıştırma sürecini bir yazı dizisi şeklinde yayınlayacağımdan bugünlük bu kadarla bitiriyorum. Bir sonraki yazım oryantasyon sürecinde ne gibi yöntemler var, ben nelerden yararlandım ve tabii ki Ela’nın süreci üzerinden genel bilgilere değinmeye çalışacağım. Keyifli okumalar.

logoo selin cocuk-gelisimi

2 Comments Kendi yorumunu ekle

Değerli yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz